Derince Masaj Salonu-Mutlu Son Hizmetleri

Derince Masaj Salonu

Derince Masaj Salonu “Polisler katilin ardında.” Julius pişirdiği yumurtaları tabaklara koydu. “biz ardındaki adamı arayacağız.” “Peki ya ikisi aynı kişiyse?” “İşte bu her şeyi basitleştirir,” dedi Julius. “Bence katliam ile senin izlenmen arasında bir bağlantı var fakat bir kişi mi yoksa J ayne Ann Krentz iki fert mi arıyoruz, bu belli değil.” Grace granit tezgâhın üstünde parmaklarını kıtlattı. “Bu teoriyi ortaya ilk koyan kişi sen değilsin,” dedi arkasından. “Kristy, Nyla ve Bay mükemmel’in bir komplo kurarak Sprague’ı öldürmüş olabileceğini iddia etmişti.” “oldukça kuvvetli bir ihtimal.”

Grace, tezgâhın üzerindeki çizgili sarı bloknota ve kaleme uzandı. “Pekâlâ bakalım şu listeyi uzatabilecek miyiz?” Tam Nyla W itherspoon ismini yazmayı bitirmişti ki telefonu çaldı. Telefonun ekranında ablasının ismini görünce alıp açtı. “Alo, Alison, nasıl gidiyor?” dedi. “bilmem,” dedi Alison. “Haberler sende, tatlım.” Alison’ın sesi son aşama sakin ve tekdüze bir tondaydı. Avukat tonunda konuşuyordu. Grace buna bir anlam veremedi bir an. “Anlamadım,” dedi.

Derince Masaj Salonu

Derince Masaj Salonu “Bir şey mi oldu? Alison, sen iyi misin? Ethan ve Harry iyiler mi?” “bizler iyiyiz, bizim bir şeyimiz yok. Bu sabah Kuzeybatı Pasifik bölgesinin bütün iş ve finans bloglarının baş sayfasında boy gösteren sensin, toplumsal medyadan bahsetmiyorum bile.” “Ne?” “Dün gece Seattle iş yemeği ve yardım müzayedesine Julius Arkwright’la beraber katılmışsın.” Alison’ın sesi yükselmeye başladı. “Resimler var, Grace. Şehrin nüfuzlu insanlarının yarısı oradaymış ve adam seni onların önünde öpmüş. Üstelik tuvalette eski karısıyla bir skandal yaşadığına dair söylentiler var.” “Aman Tanrım.”

Grace, tam yanında oturan Julius’a baktı yan gözle. Gözlerinin parlamasından Alison’ın söylediklerini duyabildiği belliydi, keyifli görünüyordu. Nefes Al “Bir saniye Alison.” Grace oturduğu tabureden zıplayarak oturma odasının öteki ucuna, dev pencerelerin önüne gitti. O mesafeden Julius un telefonun diğer ucundan söylenenleri duyabileceğini sanmıyordu. “Sakin ol, Alison,” dedi usulca, “irene ve kocasının Cloud Lake’de bana bir kör buluşma ayarladıklarını anlatmıştım ya sana. Adı Julius demiştim hani.” “Adı Julius Arkwright dememiştin ama,” diye tersledi Alison onu. “Önemli bir şey olduğunu düşünmedim. Ek olarak sen de sormadın.”